Tam Yargı Davası Nedir?

Tam yargı davası

Tam yargı davası, idarenin eylemleri ve uygulanan bir işlem nedeniyle ortaya çıkan ihmalden dolayı kişinin maddi ve manevi zararının karşılanması için açtığı bir dava türüdür. Türk İdare Hukuku, tam yargı davalarını tazminat davası olarak da adlandırır. Tam yargı davalarında, idarenin yaptığı işlem veya eylem karşısında hukuka aykırılık, ihmal olup olmadığı tespit edilmektedir.

Tam yargı davaları; tazminat davası, istirdat davası, vergi davası ve idari sözleşmelerden kaynaklı tam yargı davası niteliğinde açılabilir. Tam yargı davalarının açılma süresi, idareden kaynaklı oluşan ihlalin verdiği zararın açık bir şekilde öğrenildiği tarihten itibaren geçerli sayılmaktadır. Geçerli tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davasının açılması gerekir.

Tam Yargı Davası Neden Açılır

Tam yargı davaları, hizmet eksiliğinden veya kusurlarından dolayı açılmaktadır. İdarenin yapması gereken hizmetleri eksik yapması, yapmaması veya verilen süre içinde yapmamasından kaynaklı davalar açılmaktadır. Diğer bir konu da İdarenin kusursuz sorumluluğundan kaynaklı davalardır. İdarenin sorumlu olduğu konularda kusur olmaksızın oluşan tehlike ve zararlardan dolayı sorumluluğu kapsamında dava açılır ve tazminat ödenir. Bu sorumluluk kapsamında kişilerin uğradığı zarar karşılanır ve mağduriyet giderilir.

Tam Yargı Davası Nasıl Açılır?

Tam yargı davaları, işlemin konusuna göre Danıştay, Vergi ve İdare Mahkemelerine uygun bir şekilde hazırlanan dava dilekçesi ile açılmaktadır. Açılan dava konusu, tarafların bilgileri ayrıntılı bir şekilde hazırlanmalı ve davaya ait deliller belirtilmelidir. Kanunen kurallara uygun olmayan dilekçeler reddedilir ve tekrardan eksiklerin giderilmesine yönelik dava açılması istenir.

Tam Yargı Davalarında Görevli Mahkemeler

  • Danıştay
  • İdare mahkemesi
  • Bölge İdare mahkemesi
  • Vergi mahkemesi

Tam Yargı Davası ve İptal Davalarının Arasındaki Fark

Tam yargı davası ve iptal davası birbirinden farklıdır. Tam yargı davası sadece idari işlemlerden dolayı açılmamaktadır. İdari eylemlerden ve idari sözleşmelerden kaynaklı da açılabilir. Tam yargı davası, kişinin ihlal edilen hakkını korumaktadır ve öznel bir davadır. İptal davalarında da hukuk düzeninin koruması amaçlanır, menfaati ihlal edilen kişiler tarafından açılır ve nesnel bir davadır. İptal davasında ve tam yargı davasında aynı yargılama yöntemi uygulanmaktadır.

Tam yargı davası hakkında daha fazla detaylı bilgi almak için https://esinozatan.av.tr/tazminat-hukuku/ sayfasını ziyaret ederek bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

İstihkak Davalarında Yargılama Usulü

İstihkak kelime anlamı olarak hak etme demektir. Dava hem miras hukukunda hem de icra hukukunda açılan bir dava türüdür. Buna emlak hukuku alanında açılan tazminat davası denir. İcra ve İflas Hukuku’na tabi olan haciz davası, kanuni alacaklının borçluya veya üçüncü kişilere ait olduğu ihtilaflı malvarlığının, alacaklının borcundan dolayı haciz işlemi sırasında haczedilmesi için açtığı davadır. Borçlunun evine giden alacaklı, üçüncü kişinin bilgisayarına el koyarsa, konu üçüncü kişiye ait malın kurtarılması ve üzerindeki haczin kaldırılması için yasal işlem başlatır.

Basit yargılama prosedürü yazılı prosedürden farklıdır, talep aşaması daha kısadır ve yalnızca şikâyet ve yanıttan oluşur. Ayrıca soruşturma en fazla 3 duruşmada gerçekleşecektir (delillerin toplanmasına bağlı olarak değişebilir). Yargılama sonucunda malın borçluya ait olmadığına karar verilirse, alacaklıya malın değerini tazmin etmek için mal üzerindeki rehin kaldırılır. Alacaklı, kredisini almakta gecikirse, kredi tutarından düşük olmamak kaydıyla, başvuranın ödeyeceği tazminata karar verir.

İstihkak İddiasında Bulunmak

Üçüncü kişi veya borçlu haciz sırasında bir talepte bulunursa, alacak haciz memuru tarafından haciz raporuna kaydedilir. Kişi haciz işlemi sırasında bulunamazsa icra dairesine giderek tazminat talep eder. Borçlu veya 3. kişi hacizden haberdar olduğu tarihten itibaren 7 gün içinde şikâyette bulunmaz ise şikayet hakkını kaybeder. İtiraz etmezse mal üzerindeki haciz kalkar ve mal iade edilir.

Ancak, alacaklı veya borçlunun süresi içinde talebe itiraz etmesi halinde, dosya icra memuru tarafından icra mahkemesine gönderilir, 3. şahıs iddia ve delillerine göre takip veya devam edilip edilmeyeceğine mahkemece karar verilir. 3. Kişinin iddiası davayı kötü etkilemek amacı ile ortaya atılmışsa mahkeme dosyalama takibine devam eder.

İstihkak Davası Açma Süresi ve Zamanaşımı

Davanın ne zaman açılacağı ve sürenin başlayacağı tarih uygulamada çok kafa karıştırıcı olduğundan, icra ve iflas kanunu ayrıntılı olarak okunmalı ve sürenin başlangıç ​​tarihi ile ilgili ayrıntılara dikkat edilerek açılmalıdır. Kişinin 7 gün içinde aynı icra mahkemesine şikâyette bulunması gerekir. Açılmama durumunda tazminat talebinden vazgeçmiş sayılacaktır. İcra ve İflas Kanununun 96. maddesinin 9. fıkrasına göre, haczedilen mal için tazminat talep etme imkânı varsa ve malın satışının alacaklıya devredilmemesi halinde, üçüncü kişinin haczedilmesi için talepte bulunabilir. Bilgi tarihinden itibaren 7 gün içinde kişi tazminat talebinde bulunma hakkını kaybetmiş olacaktır.

Dava süreçleri şu şekilde işler:

  • Mahkeme, davacının dilekçesini inceleyecek ve davalıya bir duruşma daveti ile birlikte bir bildirim gönderecektir.
  • Davalı ise, davacının yazılı talebine cevap talebi düzenleyecek ve cevap talebini davacıya gönderecektir.
  • Dilekçe ve dilekçe aşamaları basit bir duruşma süreci sayesinde tamamlanır.
  • Aynı mülk üzerinde aynı taraflar arasında birden fazla tazminat davası varsa, mahkeme bunların başka bir dava ile birleştirilmesine karar verir.
  • Dilekçe aşamasının tamamlanmasıyla mahkeme soruşturma aşamasına geçer.
  • Soruşturma aşamasında deliller değerlendirilecek ve tanıklar varsa duruşma ve tanık ifadeleri, bulgular veya bilirkişi incelemeleri yapılacaktır.
  • Davacı, duruşmanın ilk günü duruşmaya gelmezse, belge yargılamadan çıkarılır.
  • Davacılar, işlemden çıkarılma tarihinden itibaren 3 ay içinde başvuruda bulunarak davalarını güncelleyebileceklerdir.
  • Mahkeme, delilleri yeterli görürse, davayı artık hükümle sona erdirir.
  • Kısa bir karar verdikten sonra, karar tarihinden itibaren makul bir karar yazılır.
  • Gerekçeli bir karar mahkeme tarafından yazılırsa, karar her iki tarafa da bildirilir.
  • Taraflardan biri veya her ikisi kanuni itiraz süresi içinde itiraz etmezlerse karar kesinleşir.

Daha fazla detaylı bilgi için icra hukuku sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Sigorta Hukuku Nedir?

Sigorta hukuku, sigortacı ile sigortalı arasında imzalanan sigorta sözleşmesiyle beraber hayatın getireceği risklere, aksiliklere karşılık kişinin zararını ve hayatını güvence altına almasıdır. Sigortacı, belirlenen bir prim karşılığında kişinin uğrayacağı tüm tehlikeleri en aza indirmektedir. Sigorta türleri kişinin yararına ve kullanım şekline göre değişmektedir.

Sigorta Sözleşme Şartları;

  • Prim ödemesi
  • Beyan yükümlülüğü
  • Sigorta poliçesi hazırlama
  • Riziko gerçekleştiği vakit beyanda bulunma
  • Tehlike sonrası zararı hafifletme veya kurtarma
  • Hasar durumunda tazminat ödenmesi

Sigorta Hukuku Türleri;

  • Can sigortaları
  • Zarar sigortaları

Can Sigortaları

Bu sigorta türünde, kişinin hastalandığında ya da yaşlılıktan ötürü çalışamadığı durumlarda hayatını devam ettirebilmesi için veya ölümünden sonra ailesinin bakım ve ihtiyaçlarının giderilmesini sağlamak için yaptırılan sigortadır. Bu sigorta türü üçe ayrılır:

  • Hayat sigortası
  • Kaza sigortası
  • Hastalık ve sağlık sigortası

Hayat Sigortası

Belirlenen bir prim karşılığında sigortalının ve ailesinin yaşamının güvence altına alınmasıdır. Şu durumlarda hayat sigortası devreye girmektedir:

  • Hastalık, vefat veya kaza gibi konularda ödeme
  • Sakatlık, hastalık gibi durumlarda iş kaybından dolayı meydana gelen maddi zararların karşılanması
  • Kişinin isteği dışında işsiz kalması durumunda var olan borçların ödenmesi
  • Ciddi hastalıklarda kişinin maddi güvence altına alınması ve tedavi masraflarının karşılanması

Kaza Sigortası

Kaza sigortası, sigortalı kişinin isteği dışında gerçekleşen kaza ve tehlike durumlarında kendini güvence altına almasıdır.

Hastalık ve Sağlık Sigortası

Hastalık ve sağlık sigortası, kaza ve hastalık gibi durumlarda kişinin tedavi ve giderlerini karşılayarak, geleceğini güvence altına almasıdır.

Zarar Sigortaları

Zarar sigortalarında, sigortalı kişi yapacağı sözleşmeyle beraber malvarlığına gelen tüm tehlike ve zararın bedelini almaktadır. Bu sigorta türü ikiye ayrılır:

  • Sorumluluk sigortası
  • Mal Sigortaları

Sorumluluk Sigortası

Sorumluluk sigortası, sigortalının kendisini, ailesini veya yanında çalışan kişileri çeşitli ihmaller sonucunda oluşan maddi ve manevi zararlardan koruyarak, güvence altına alınmasını sağlar.

Mal Sigortaları

Sigortalı kişinin taşınır veya taşınmaz mallarına gelebilecek her türlü zarar ve tehlikeye karşı yapılan sigorta türüdür. Bunlar:

  • Yangın sigortası
  • Tarım sigortası
  • Hırsızlık sigortası
  • Deprem sigortası
  • İnşaat sigortası
  • Kasko sigortası
  • Nakliyat sigortası

Sigorta Hukuku Davaları Nelerdir?

Sigorta davaları, genel olarak sigorta şirketlerinin yükümlülüklerini yerine getirmediği zamanlarda açılan bir davadır. Sigortalı ve sigortacı arasındaki anlaşmazlıkları giderme amacıyla dava yoluna gidilir. Sigorta hukuku davaları şunlardır:

  • Kasko, havacılık, deniz sigortası davaları
  • Doğal afetler sonucunda oluşan sigorta alacak ve tazminat davaları
  • Trafik kazaları sonucunda maddi ve manevi tazminat davaları
  • Hayat sigortası, emeklilik sigortası, sağlık sigortası neticesinde doğan alacak ve tazminat davaları
  • Kişisel kazalara ilişkin davalar
  • Sigorta sözleşmesindeki yükümlüklerin ihlali neticesinde oluşan davalar
  • Ödenmeyen sigorta primlerinin oluşturduğu davalar

Daha fazla detaylı bilgi için sigorta hukuku sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Sigorta Koruması Nedir? Ne Zaman Başlar?

Sigorta Koruması, sigortacı ile sigortalı arasında belirlenen konular kapsamında sözleşme ya da mevzuat sistemine ait hak ve yükümlülükler ile ortaya çıkan anlaşmazlıkları, yargı çerçevesinde giderilmesini ve hukuksal çıkarların korunmasını amaç edinir.

Sigorta Koruma Kapsamı

Sözleşme ile sigortalı arasında gösterilecek olan konu veya konularda sigorta koruması olduğu vakit iki taraf için de hukuksal koruma sağlanabilir. Sigorta koruma kapsamına giren maddeler şunlardır:

  • Motorlu araca bağlı hukuki koruma
  • Sürücü hukuki koruması
  • Taşınmaz mala bağlı hukuki koruma
  • Kişi-aile hukuki koruması

Motorlu Araca Bağlı Hukuki Koruma Nedir?

Sigortacı, sözleşmenin içinde belirttiği araçların sahibi veya kiracısı gibi durumlarda sigortalıya koruma sağlamaktadır. Motorlu Araca Bağlı Hukuki Korumaya dahil olan konuları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Yasal ve cezai sorumluluk kurallarına göre sözleşmede belirtilen motorlu araçla ilgili olarak, borçlar hukukuna tabi sözleşmeler haricinde ortaya çıkacak uyuşmazlıklar da koruma sağlanır.
  • Sürücü belgesinin kaldırılması, yeniden alınması ve kısıtlanmasıyla ilgili kamu kuruluşlarına yapılan itiraz ile açılan davalarda hukuksal çıkarların korunmasında ortaya çıkan uyuşmazlıkları kapsamaktadır.

Ek sözleşme ile sigorta koruma kapsamına giren konular şunlardır;

  • Belirtilen araç ile ilgili borçlar hukukuna tabi sözleşmelerden doğacak olan uyuşmazlıklar,
  • Sigortalı kişinin kamuya açık bir trafikte bisiklet sürücüsü, yaya veya diğer bir araçta yolcu sıfatından doğabilecek uyuşmazlıklar,
  • İddia ve yarışlara katılma sonucunda ya da bunlara hazırlık denemelerinden dolayı ortaya çıkacak diğer uyuşmazlıklar

Sürücü Hukuki Koruması Nedir?

Sürücü Hukuki Korumasında aracı kullanan sürücü ile anlaşma yapılır. Sigortacı sigortalıya, sözleşmede belirtilen kişi veya bir başkası adına tescilli araçları, sözleşme veya hukuki olarak sürücü olacak kişinin ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklarda hukuksal korumasını sağlar. Ek sözleşme ile koruma kapsamına giren hususlar şunlardır;

  • Sigortalı bisiklet sürücüsü, yaya veya yolcu sıfatıyla hukuki olarak çıkarlarının korunması.
  • İddia ve yarışlara katılma sonucunda ya da bunlara hazırlık denemelerinden dolayı ortaya çıkan uyuşmazlıklar.

Taşınmaz Mala Bağlı Hukuki Koruma Nedir?

Sigortacı sigortalıya, sözleşmede belirtilen taşınmaz malın tamamını veya bir bölümünün sözleşmede belirtilerek kiralayana, kiracısına ya da hak sahibi şahısların birine veya bütün hepsini kapsayarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların korumasını sağlar.

Kişi-Aile Hukuki Koruması Nedir?

Kişi-Aile Hukuki Korumasında sigortacı sözleşmeyle beraber sigortalıya, açıkça gösterilmiş olan diğer aile bireylerine veya birlikte yaşadığı şahıslara belirtilen kurallarda hukuksal koruma sağlamaktadır. Kişi-Aile Hukuki Korumasına dahil olan konular şunlardır;

  • Sigortalı kişinin yasal sorumluluk şartlarından dolayı muhatabı olduğu tazminat istemlerinden ortaya çıkan uyuşmazlıkları korumaktadır.
  • Sigortalı kişi ceza, disiplin veya mesleki kuralları sorun teşkil edecek şekilde suçlanması ya da bu amaçla maruz kaldığı işlemlerde dava açabilir veya açılan davalara bizzat katılabilir.
  • Kişisel iş ilişkileri, işçi ve işverenden dolayı kaynaklanan uyuşmazlıklar,
  • Sigorta döneminde bir yıl içinde en çok iki kez olmak üzere aile ve miras hukukuna bağlı olarak sigortalı olan kişi, hukuki olarak kendi isteğiyle avukatına danışabilir.
  • Sosyal güvenlik kurumlarına ve o amaçla kurulan sandık ve vakıflar ile ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda koruma sağlamaktadır.

Ek sözleşmeyle Teminat Kapsamına Giren Diğer Önemli Hususlar

  • İnşaat sözleşmeleri
  • Aile ve miras hukuku
  • Maden, taş ocakları ve orman hukuku
  • Vergi ve kamu alacaklarından ortaya çıkan işlemler
  • Çekişmesiz yargıya ilişkin konular
  • Gümrük hukuku işlemleri
  • İflas ve iflas anlaşması işlemleri,
  • Uluslararası yargı yolları ile ilgili işlemler
  • Teminatın içinde veya dışında kalan konular haricindeki diğer hususlardan doğan anlaşmazlıklar da sigorta koruma kapsamına girmektedir.
  • Daha fazla detaylı bilgi için sigorta hukuku sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Yabancı Uyruklu Kişilerin Türkiye’de Şirket Kurması

Yabancı uyruklu kişilerin şirket kurması

Yabancı uyruklu kişiler Türkiye’de şirket kurma hakkına sahiptir. Yabancı uyruklu kişilerin şirket kuruluşu ve ticari faaliyetleri Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabiidir kısaca yabancı kişiler de şirket kurulumunda yerel vatandaşla aynı haklara sahiptir.

Bu noktada Türkiye’de şirket kurmak/yatırım yapmak isteyen yabancı uyruklu kişilerin anılı bu kanun hükümlerine uyması zorunluluk teşkil etmektedir. Bu nedenle yabancı uyruklu kişilerin şirket kurulumu aşamasında bu konuda uzman avukatlardan yardım almaları mağduriyet yaşamamaları açısından önem arz etmektedir.

Yabancı uyruklu kişilerin şirket kurması için dikkat etmesi gereken en önemli konu Türkiye’de şirketi kurduktan sonraki çalışma izinleri ve ikamet/oturum izinlerini sağlama aşamasıdır.

Yabancı uyruklu kişilerin şirket kurması
Yabancı uyruklu kişilerin şirket kurması

Özatan Hukuk Bürosu’nda yabancı kişileri yönelik; şirket kurulumuna ilişkin danışmanlık hizmeti, şirket kuruluşu ve devamında ikamet iznine ilişkin süreçlerin takibi yapılmaktadır.

  • Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki yabancı uyruklu kişinin Anonim Şirket Kurması halinde veya anonim şirkete ortak olması halinde çalışma izni alması zorunludur.

Şirket ana sözleşmelerinin hazırlanması konusunda özellikle alanında uzman avukattan yardım alınması gerekmekte olup Özatan Hukuk Bürosu olarak yabancı uyruklu kişilerin şirket kurmasından çalışma iznine/ oturma iznine kadar olan süreçteki tüm prosedürleri hukuki çerçevede gerçekleştirmekteyiz.

Yabancı Uyruklu Kişilerin Türkiye’de İş Kurması

Türkiye’de iş kurmak isteyen yabancı uyruklu kişiler Türk vatandaşlarının sahip olduğu aynı hak ve yükümlülüklere sahiptir. Şirket kurma ve hisse devri koşulları yerel yatırımcı ile aynı olup yatırım şekilleri TTK’na bağlıdır. Yabancı uyruklu kişiler de yerel yatırımcı gibi TTK’da yer alan şirket türlerini kurma hakkına sahiptirler. (Anonim şirket, Limited Şirket gibi)

Yabancı uyruklu kişiler Türkiye’de iş kurmak istedikleri takdirde aşağıda yer alan adımları gerçekleştirmelidir.

  • Mersis’e kayıt Şirket belgelerinin düzenlenmesi
  • Noter tasdik işlemlerinin yapılması
  • Vergi numarası alınması
  • Şirket sermayesinin %0,04’ünün
  • Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yatırılması
  • Şirket kuruluş sermayesinin %25’nin bankaya yatırılması ve dekontun sunulması
  • Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne tescil başvurusunun yapılması

“Yabancıların oturma izni” yazımıza göz atınız…

https://esinozatan.av.tr/yabancilarin-oturma-izni/

Yabancıların Oturma İzni

Yabancıların oturma izni

Yabancı Uyruklu Kişilerin Oturma İzni

Hukuk büromuz yabancı uyruklu kişilere ikamet izni alma, yabancı sermayeli şirket kurma konularında profesyonel olarak çalışmalarını yürütmektedir.

Yabancıların oturma izni 6 başlık altında toplanabilir bunlar;

  1. Kısa dönem
  2. Uzun dönem
  3. Aile ikamet izni
  4. Öğrenci ikamet izni
  5. İnsani ikamet izni
  6. İnsan Ticareti mağduru ikamet izni

Gerekli evraklar, her dönem için farklılık göstermektedir. Yabancıların oturma izni almak için öncelikle Göç İdaresi’nden (E-İkamet sistemi) online randevu alınması ve talep edilen evrakların bir araya toplanması gerekmektedir.

Yabancı Uyruklu Kişilerin Türkiye’de Oturma İzni Almaları

Yabancıların oturma izni
Yabancıların oturma izni

Yabancı uyruklu kişilerin oturma izinleri için Türkiye sınırları içerisinde taşınmaz mallarının bulunması ve/veya Türkiye’de iş bağlantısı kurmayı düşünmeleri durumunda kişilerin e-ikamet sistemi üzerinden başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

ilgili evrakları İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne göndermeleri gerekmektedir.

Yapılacak İlk Başvuru Sırasında Gerekli Olan Evraklar

  • Oturma izni başvuru formu
  • Pasaportun veya eşdeğer seyahat belgesinin nüshası
  • Dört adet biyometrik fotoğraf
  • Kalış süresi boyunca yeterli ve düzenli gelire sahip olunduğuna dair beyan
  • Oturma izni harcı ve kart harcının ödendiğine ilişkin belgeler/makbuzlar
  • Başvuru sahibinin mülkiyetini kanıtlayan tapu (Türkiye’de taşınmaz malı bulunan yabancılar için gereklidir)
  • Geçerli sağlık sigortası

Yabancı uyruklu kişilerin kısa dönem oturma izinleri en fazla 2’şer yıllık süreyle verilmektedir. Fakat hal böyle iken Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı uyruklu kişilere ve kişilerin eş/çocuklarına beş yıllık kısa dönem oturma izni verilebilmektedir.

“Yabancı uyruklu kişilerin şirket kurması” yazımıza göz atınız…

https://esinozatan.av.tr/yabanci-uyruklu-kisilerin-sirket-kurmasi/

Limited Şirket

Türk Ticaret Kanunu 573. Maddesinde Limited şirket tanımı yapılmış olmakla birlikte,

Limited Şirketler, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulan, esas sermayesi belirli olan ve bu sermayenin, esas sermaye paylarının toplamından oluştuğu şirket türüdür.

Limited şirketlerde, kanunen yasak olmayan her tür türlü ekonomik amaç ve konu gerçekleştirilebilmektedir.

TTK madde 580 uyarınca Limited şirketlerde asgari sermaye tutarı 10.000 TL olmalıdır. Madde 583 uyarınca ise esas sermaye paylarının değerlerinin 25 Türk lirası veya bunun katları olması şarttır.

LİMİTED ŞİRKET NASIL KURULUR?

Liited şirketler en fazla 50 ortaklı olarak kurulabilir ve faaliyet gösterebilirler.

Kurucularının T.C. vatandaşı ya da Türkiye’de yerleşmiş olma zorunluluğu bulunmaktadır.

Limited şirketlerde kuruluş aşamasında tescil için sermaye blokesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

Limited şirketin, yazılı ve merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil edilen bir şirket sözleşmesi bulunur.

Limited şirket paylarının devri genel kurul onayına tabidir

Limited Şirket Kurmak için gerekli belgeler;

  • Kuruluş bildirim formu
  • Dilekçe
  • Kimlikler, vesikalık fotoğraflar
  • Noter tasdikli sözleşme
  • Oda kayıt beyannamesi
  • Kira Kontratı
  • Sermayenin yatırılmış olduğuna dair dekont

LİMİTED ŞİRKETLERDE BULUNMASI ZORUNLU ORGANLAR

  1. Genel Kurul

Kural olarak tüm pay sahiplerinin temsil edildiği, şirkete dair önemli kararları almaya yetkili olan şirket organıdır.

  1. Müdürler Kurulu

Temel olarak şirketin yönetimi ve temsili ile görevli olan organdır. Limited şirkette, müdürlerden en az birinin şirket ortağı olması zorunludur.

Daha fazla detaylı bilgi için ticaret hukuku sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İlamlı ve İlamsız İcra Takipleri

İCRA TAKİBİ

Cebri icra hukukunda devlet eliyle alacaklının haklarının borçludan temin edilmesi yoluna icra takibi denmektedir. İcra takibi, borçlunun herhangi bir gerekçeyle ödeyemediği borcunun temini maksadıyla İcra Müdürlükleri vasıtasıyla başlatılan takiptir. İcra takibi ilamlı ve ilamsız olmak üzere iki farklı yöntemi bulunmaktadır. İlamlı icra takipleri bir mahkeme kararına istinaden başlatılırken ilamsız icra takiplerinde mahkeme kararına gerek bulunmamaktadır.

İLAMSIZ İCRA TAKİBİ

Herhangi bir mahkeme kararı olmadan yapılan icra takiplerine ilamsız icra takibi denilmektedir. İlamsız icra takibinin 3 farklı türü bulunmaktadır. Bunlar genel haciz yoluyla takip, kambiyo senetlerine özgü uygulanan haciz ve kirada olan taşınmazların tahliyesidir.

Genel haciz yoluyla ilamsız İcra Takibi

Genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde alacaklı icra müdürlüğüne takip talebinde bulunmaktadır. Bu talebe istinaden icra müdürlüğü tarafından borçlu kurum ya da şahsa ödeme emri göndererek borcun ödenmesi için süre vermektedir. Borçlu tarafından bu ödeme emrine itiraz edilmediği takdirde borç kesinleşerek borcun borçludan tahsili için işlemler başlatılacaktır.

Kambiyo Senetlerine Özgü İlamsız İcra Takibi

Bu icra takibinde alacaklı icra müdürlüğüne elinde çek, bono ya da poliçe gibi bir borç senediyle müracaat etmektedir. Bu senetlere istinaden icra müdürlükleri borçluya borcunu ödemesi için bir süre veren ödeme emri göndermekte eğer borçlu tarafından vaktinde itiraz edilmezse borç kesinleşerek icra takibi başlatılmaktadır.

Kirada olan Taşınmazların Tahliyesi için İlamsız İcra Takibi

Kiracı ve mülk sahibi arasında gerçekleşen sözleşmeye kiracı tarafından uyulmadığı takdirde mülk sahibi tarafından taşınmazın tahliyesi için bu yola başvurulabilmektedir. Genellikle kiracının taşınmazı tahliyesi uzun bir süre. Gerektirdiğinden mülk sahipleri tarafından işlemlerin hızlandırılması için bu yola başvurulmaktadır. İcra müdürlükleri tarafından borçlu olan kiracıya tahliye emri gönderilerek süreç başlatılmaktadır.

İlamsız İcra Takiplerinde Yetkili İcra Müdürlüğü

İlamsız icra takiplerinde yetki durumu iki farklı duruma göre değişmektedir. Bunlardan ilki taraflar arasında bir sözleşmenin olduğu durumlardır. Eğer taraflar arasında meydana gelen borç durumu bir sözleşmeden kaynaklanıyorsa bu durumda yetkili icra müdürlüğü sözleşmenin gerçekleştirildiği yerdeki icra müdürlüğü olacaktır. Diğeri ise bir sözleşmenin olmadığı durumlardır. Bu durumda yetkili icra müdürlüğü borçlunun ikamet ettiği yerdeki icra müdürlüğüdür.

İlamsız İcra Takiplerine İtiraz

İlamsız icra takiplerinde icra takibinin genel haciz yoluyla mı kambiyo senediyle mi olduğuna göre itiraz süreleri ve şekli de değişmektedir.

Genel Haciz Yoluyla Yapılan İlamsız İcra Takiplerine İtiraz

Genel haciz yoluyla yapılan ilamsız icra takiplerine itiraz süresi 7 gündür. Bu süre ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmesiyle birlikte başlamaktadır. Eğer borçlu ödeme emrini tebellüğ ettikten 7 gün içinde icra dairesine itirazda bulunursa icra takibi duracaktır. İtiraz edilmediği takdirde icra takibi kesinleşmiş olacaktır.

Genel haciz yoluyla ilamsız icra takiplerine itiraz icra dairelerine yapılmaktadır. Ödeme emrini alan kişi eğer ödeme emrinin geldiği icra dairesiyle aynı şehirde yaşıyorsa itirazını bu icra dairesine yapmalıdır. Eğer farklı bir şehirde yaşıyorsa kendi bulunduğu şehrin herhangi bir icra dairesine de yapabilmektedir.

İtirazla sözlü olarak da yapılabilmektedir. Ancak yazılı olarak itiraz yapılması tavsiye edilmektedir. Bu nedenle bir avukattan yardım alınmasında da fayda olacaktır. İtiraz hem yetki itirazı hem de borcu tamamına ya da bir kısmına olacak şekilde yapılabilmektedir. Ancak itiraz dilekçesinde bu hususlar açık bir şekilde ifade edilmelidir.

Kambiyo Senetlerine Özgü İcra Takiplerinde İtiraz

Kambiyo senetlerinden kaynaklı olarak başlatılan icra takiplerinde ödeme emrini alan borçlu eğer senedin kambiyo vasfına ya da senette bulunan imzanın kendisine ait olmadığına yönelik olarak itirazda bulunacaksa 5 gün içerisinde yetkili İcra Mahkemesine şikâyette bulunması gerekmektedir.

İLAMLI İCRA TAKİPLERİ

İlamlı icra takiplerinde bir mahkeme kararı veya bir ilam olması gerekmektedir. İlamlı icra takibinde icra dairesi tarafından borçluya içinde icra emrinin bulunduğu bir tebligat göndererek borcu tebliğ eder. İcra dairesinden gelen tebligatı tebellüğ eden borçlu taraf borcu ödeyeceği gibi itiraz hakkı da bulunmaktadır.

İLAMLI VE İLAMSIZ İCRA TAKİBİ ARASINDAKİ FARKLAR

İlamlı ve ilamsız icra takibi arasındaki ana fark ilamlı icra takibinde icra dairesine müracaatta bulunan alacaklının elinde mahkeme kararı ya da benzer bir belgenin bulunmasıdır. Bu durum hem yetki hem de itiraz süreçleri açısından yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi bir takım farklılıklar doğurmaktadır.

İCRA TAKİPLERİNDE SÜREÇ TAKİBİ

İcra takiplerinde de diğer tüm hukuk işlemlerinde olduğu gibi bir icra avukatına vekâlet verilerek işlemler yürütülebilmektedir. Hem borçlu hem de alacaklı taraf için hukuki hakların korunabilmesi adına bir avukata danışarak işlemlerin yürütülmesi tarafların faydasına olacaktır. İtiraz süreleri, yetkili icra dairelerinin tespiti gibi durumlarda yanlışlıklar yapılması hak kayıpları doğmasına sebebiyet verecektir. Bu nedenle yapılan işlemlerde hak kaybı yaşanmaması adına icra avukatına danışmak ve icra avukatıyla bu işlemleri yürütmek tavsiye edilmektedir.

Daha fazla detaylı bilgi için icra hukuku sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Site / Apartman Ortak Giderlerinin Ve Aidatın Ödenmemesine İlişkin İcra Takibi

Aidat ve Ortak Gider

Apartman ve site yönetimlerinde ortak giderler ve aidatlara ilişkin düzenleme Kat Mülkiyeti Kanununun 20. Maddesiyle yapılmıştır. Bu maddeye göre bir site veya apartmanda ev sahibi olanlardan her biri kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi gibi ortak giderlerden eşit olarak sorumludur. Bu giderlerin yanında ortak kullanım alanlarının bakım, onarım, güçlendirme gibi giderler ve yönetici maaşı gibi giderlerden ise kendi arsa payı oranında sorumludurlar. Kat mülkiyeti Kanunun 20. Maddesinde ortak giderler şu şekilde ifade edilmektedir:

“Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:

  1. a) Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak;
  2. b) Ana gayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında; katılmakla yükümlüdür.”

Kat mülkiyeti Kanununa göre kat maliklerinden hiçbiri ortak kullanım alanlarını kullanmadığını, kendi bağımsız alanı nedeniyle ortak alanları kullanmaya ihtiyacı olmadığını beyan ederek ortak gider ve avans ödemesinden kaçınamaz.

Bir site ya da apartmanda yaşayan kat malikleri bağımsız bölümler, eklentiler ve ortak yerleri kullanırken diğer kullanıcıları rahatsız etmemek ve haklarını çiğnememekle yükümlüdürler. Kat malikleriyle birlikte aynı sorumluluğa kiracılar ve bu bölümlerden herhangi bir şekilde devamlı olarak faydalananlar da sahiptirler.

Ortak giderler ve aidatlara ilişkin tanımlamaların yapılmış olduğu Kat Mülkiyeti Kanununda ayrıca bu kurallara uyulmadığı ve gerekli ödemelerin yapılmadığı durumlarda uygulanabilecek yaptırımlara da yer verilmiştir. Bu kanunun 20. maddesine göre ortak giderler yönünden payına düşen ödemeyi gerçekleştirmeyen kat malikleri için diğer kat maliklerinden biri ya da yönetici tarafından dava açılabilmekte veya icra takibi başlatılabilmektedir. Bu durum kanunda şu şekilde yer bulmuştur.

 

“Gider veya avans payını ödemeyen kat maliki hakkında, diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, yönetim planına, bu Kanuna ve genel hükümlere göre dava açılabilir, icra takibi yapılabilir. Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki ödemede geciktiği günler için aylık yüzde beş hesabıyla gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür.

Birinci fıkradaki giderlere, kat maliklerinden birinin veya onun bağımsız bölümünden herhangi bir suretle faydalanan kişinin kusurlu bir hareketi sebep olmuşsa, gidere katılanların yaptıkları ödemeler için o kat malikine veya gidere sebep olanlara rücu hakları vardır.”

Apartman ve Sitelerde Yönetici ya da Yönetim Kurulu

Kat Mülkiyeti Kanununda bir ana gayrimenkulün sekiz ya da daha fazla bağımsız bölümü olması durumunda bir yönetici tayin edilmesi zorunluluk haline getirilmiştir. Sekiz veya daha fazla bağımsız bölümü olan ana gayrimenkulün kat malikleri kendi aralarından ya da dışarıdan yönetici belirlemek zorundadırlar. Yönetim tek bir kişiden oluşabileceği gibi üç kişiden oluşan bir yönetim kurulu şeklinde de teşkil edilebilecektir.

Aidat ve Ortak Giderlerin Ödenmemesi Durumunda İcra Takibi

Kat malikleri tarafından aidat ve ortak giderlere katılım bir zorunluluktur. Dolayısıyla kat malikleri kurulu tarafından kararlaştırılan aidat ve ortak gider masraflarının ödenmemesi halinde site yöneticisi/yönetim kurulu ya da kat maliklerinden herhangi biri tarafından icra dairesine ilamsız icra takibi süreci başlatılabilecektir.

Aidat Borçlarına Karşı Başlatılan İcra Takibine İtiraz

Aidat borçlarına karşı başlatılan icra takiplerinde ilamsız icra takibi usulleri uygulanmaktadır. Bu nedenle ödeme emri borçluya tebliğ edildiği tarihten itibaren 7 günlük bir itiraz süresi bulunmaktadır. 7 gün içerisinde borçlu tarafından ilgili icra dairesine itiraz yapılmazsa icra takibi kesinleşecektir.

Aidat borçlarına karşı borçlu tarafından süresinde itiraz edildiğinde icra takibi duracaktır. Ancak eğer haksız bir şekilde itiraz edilerek icra takibi durdurulursa yapılan itiraza karşı dava açılması da mümkündür. Bu durumda yönetim tarafından mahkemede borç ispatlanır ve mahkeme tarafından borcun tahsiline ilişkin karar verilirse borçlu hem mahkeme giderlerini hem de icra inkâr tazminatını ödemek durumunda kalacaktır. Bu nedenle ortaya çıkan bu hukuki süreçte hakların korunabilmesi adına icra ve iflas hukukunda uzman bir avukattan destek almak tarafların faydasına olacaktır.

Kiracıların Sorumluluğu

Kat malikleri, ortak giderlerin ödenmesiyle yükümlüdür. Ancak kat maliki sahibi olduğu yeri kiraya vermişse, yapılan bir sözleşmeyle aksi kararlaştırılamadıkça bu yükümlülükler kiracı tarafından yerine getirilmelidir. Site yönetimi tarafından aidat ve ortak giderler hakkında alınan kararlara uymayan kat maliki hakkında icra takibi başlatılabileceği gibi kat maliki de kiracı hakkında icra takibi başlatabilecektir. Ancak kat malikinin icra takibi başlatabilmesi için bu ödemeleri yönetime kendisinin yapmış olması gerekmektedir. Kat maliki aidat borcunu ödemeden kiracıya karşı icra takibi başlatamayacaktır. Kiracının aidat ödeme yükümlülüğü Borçlar Kanunu Md. 341. de şe şekilde düzenlenmiştir:

“Kiracı, konut ve çatılı işyeri kiralarında, sözleşmede aksi öngörülmemişse veya aksine yerel âdet yoksa, ısıtma, aydınlatma ve su gibi kullanma giderlerine katlanmakla yükümlüdür.

Giderlere katlanan taraf, bu giderleri ispat edici belgelerin birer örneğini, istem üzerine diğer tarafa vermek zorundadır.”     

Aidat Borcunu Ödemeyen Kiracıların Tahliyesi

Kat maliki kirasını ödemeyen bir kiracının tahliyesini isteyebildiği gibi aynı şekilde ödeme zorunluluğu bulunduğu halde ortak giderlere ve aidata ilişkin sorumluluklarını yerine getirmeyen kiracının da tahliyesini isteyebilmektedir. Ancak daha önce de ifade edildiği gibi bunun için öncelikle kat malikinin bu borçları yönetime kendisinin ödemiş olması gerekmektedir. Kat malikinin kiracının tahliyesini isteyebileceği durumlar Türk Borçlar Kanunun 325. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

“Kiracı, kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir. Kiracıya verilecek süre en az on gün, konut ve çatılı işyeri kiralarında ise en az otuz gündür. Bu süre, kiracıya yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlar.”

Kat Mülkiyeti Kanunu Kapsamında Meydana Gelen Anlaşmazlıklar

Kat malikleri arasında ya da yönetici/yönetim kurulu kat malikleri arasında Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında meydana gelen uyuşmazlıkların çözümü için yetkili mahkemeler Sulh Hukuk Mahkemeleridir. Bu nedenle aidat borçları, ortak giderler ve kat malikleri kurulu tarafından alınan kararlarda ortaya çıkan uyuşmazlıklar için Sulh Hukuk Mahkemelerinde dava açılabilmektedir. Ortaya çıkan uyuşmazlıklarda tüm hukuki sürecin takip edilmesi ve hak kaybına uğranılmaması adına hukuki sürecin uzman bir avukat vasıtasıyla takip edilmesi tavsiye edilmektedir.

Daha fazla detaylı bilgi için icra hukuku sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İcra Takibi Süreci Nasıl İşler?

İcra süreci maddi hukuk doğrultusunda gerçekleşen istekler doğrultusunda devletin yardım etmesi ile birlikte gerçekleşir. Cebri icra prosedürleri tamamen kişilere bağlı olarak farklılık göstermektedir. Başvuru olduğu takdirde meydana gelir. Alacaklı kişiler mevcut borcu talep etmesine rağmen ödeme alamadığı durumlarda meydana gelir. Bu doğrultuda cebri icra işlemleri başlayarak alacaklılar mevcut kamu gücünden yararlanır.

İcra takibi başlatmak isteyen kişilerin öncelikle bölgesinde yer alan İcra Müdürlüğü’ne takip talebinde başvurması gerekecektir. Müdürlük tarafından gerçekleştirilen araştırma doğrultusunda talebin uygun olduğu kabul edilirse icra emri veya diğer adıyla ödeme emri meydana gelir. Böylece borçlu kişiye tebliğ oluşturulur. Meydana gelen icra takipleri ilamlı icra ve ilamsız icra olarak karşımıza çıkabildiği gibi rehinin paraya çevrilmesi ile birlikte kambiyo senetleri gibi pek çok çeşidi ayrılmaktadır. Her icra süreci farklı özelliklere sahiptir.

İcra Davası Ne Zaman Sonuçlanır?

İcra davasının durumuna göre süreç değişiklik gösterebilir. Dava açıldıktan sonra türü ve alacaklı sayısı gibi durumlara karşı da farklılık görülmesi mümkündür. Mevcut davalarda genel olarak fazla sıra bulunmasından dolayı dava süreci birkaç ay oynama gösterebilir. Konu dahilinde borcunu almak isteyen kişilerin hızlı davranması gerekecektir.

Takip başlatmak için başvuru yapıldıktan sonra 1 ay içerisinde net bir takip sonucu meydana gelir. Mevcut davalarda borçlu olan kişinin de itiraz hakkı bulunur ve bundan dolayı dava süreci uzama gösterebilir. İcra tehdidine karşı borçlu kişi ödeme yapmaz ise mahkeme haciz işlemlerine karar verir

Haciz Oluşumu

Müdürlük tarafından gerçekleştirilen ödeme emri tebliğ sonucunda kişi borcunu kabul ederek ödeme yaptığı takdirde dosya kapanır, haciz söz konusu değildir. Fakat borçlu tarafından borcun ödenmemesi durumunda takip meydana gelerek borçluya ait malların haczedilmesine karar verilir. Alacaklı kişi tarafından yapılan başvuru sonucunda borçlu kişinin mallarına haciz konulur. Bunun doğrultusunda ise mallar satılarak paraya çevrilir ve alacaklı kişinin borcu ödenmektedir. Haciz meydana gelmesi ile birlikte icra takibinin kesin bir hal alması gerekir.

Haciz işlemleri İcra Müdürlüğü tarafından yapılmaz. Borçlu kişinin mallarına haciz konulması istendiği takdirde alacaklının buna karşı bir talep oluşturması ve avans vermesi gerekir. İcra Müdürlüğü’ne haciz için başvuru yapıldığı takdirde haciz işlemleri 3 gün içerisinde başlanması gerekir. Haciz talebi sonucunda borçlu kişinin maaşı bulunuyor ise kanunlar doğrultusunda belli bir kısmı haciz konulması talep edilebilir. Buna karşı borçlu kişinin üstünde araç ev gibi taşınır veya taşınmaz mal varlığı bulunuyor ise bu mal varlığını satılması ve finansal çevrilmesi talep edilebilir.

Daha fazla detaylı bilgi için icra hukuku sayfasını ziyaret edebilirsiniz.